Türkiye’de siyaset uzun süredir kişi merkezli bir zeminde ilerliyor. Bugün de aynı durum geçerli: Cumhurbaşkanlığı seçimleri gündeme geldiğinde, araştırmaların ve tartışmaların odağında hâlâ mevcut Cumhurbaşkanı var.
Oysa ortada açık bir hukuki gerçek bulunuyor. Mevcut anayasa değişmeden veya Meclis seçimleri yenileme kararı almadan, Cumhurbaşkanı’nın üçüncü kez aday olması mümkün değil. Buna rağmen, kamuoyu araştırmalarında mevcut Cumhurbaşkanı hâlâ doğal aday gibi değerlendiriliyor.
Burada üzerinde durulması gereken noktalar var:
- İktidar partisi resmi olarak adayını açıklamadan seçim süreci ilerliyor. Bu neden sorgulanmıyor?
- Kamuoyu araştırmaları neden farklı ihtimalleri değerlendirmiyor?
- Muhalefet, bu tabloyu neden daha güçlü bir şekilde gündeme taşımıyor?
Ayrıca dikkat çekici bir durum daha var: Muhalefet de zaman zaman kendi adayını işaret ediyor, ancak bu isimlerin mevcut koşullarda aday olma ihtimali yok denecek kadar düşük. Buna rağmen, bu söylemler üzerinden strateji kuruluyor ve toplumun beklentileri belirli isimlere yükleniyor.
Hem iktidar hem muhalefet cephesinde görülen bu yaklaşım, aslında siyaset dilinin alışkanlıklarla şekillendiğini, hukuki sınırların ise çoğu zaman arka planda bırakıldığını gösteriyor.
Demokrasinin sağlığı için, adaylık süreçlerinin şeffaf, kurallara uygun ve gerçekçi biçimde yürütülmesi hayati önem taşıyor.
Açık Soru:
Seçim süreci yaklaşırken, hem iktidar hem de muhalefet gerçek adaylarını net biçimde açıklayacak mı, yoksa toplum yine belirsizlik üzerinden mi yönlendirilecek?



