Hayatın içinde defalarca tekrar eden garip bir sahne vardır: Yeni bir kural gelir, bir yasa çıkar, bir düzenleme yürürlüğe girer… Ve toplumda hemen aynı refleks görülür: “Bu felaket olacak!”, “Hayatımızı zorlaştıracak!”, “Böyle şey mi olur!”
Öfke yükselir, itirazlar çoğalır, hatta sokakta veya sosyal medyada sert tepkiler görülür. Ama ilginçtir: Birkaç ay geçtikten sonra aynı insanlar sessizce yeni düzene uyum sağlar. Hatta kimi zaman, başlangıçta en çok karşı çıkanların, sonunda yeni kuralları savunmaya başladığını bile görürüz.
Peki, neden böyle oluyor?
İnsan Beyni Değişime Direnir
Psikologların bu konuda kullandığı bir kavram var: Reaktans.
Yani, özgürlüğümüzün kısıtlandığını hissettiğimizde içimizde beliren o sessiz çığlık.
Bir alışkanlık, bir özgürlük, bir rutin elimizden alınıyormuş gibi hissettiğimizde tepki veriyoruz. Örneğin:
- Restoranda sigara içmenin yasaklanması.
- Marketlerde plastik poşetlerin paralı olması.
- Yollarda yeni bir hız sınırı getirilmesi.
Aslında bunların çoğunun mantıklı gerekçeleri vardır: sağlık, çevre, güvenlik. Ama biz ilk etapta faydasını değil, kaybımızı hissederiz. O kayıp bazen sadece üç dakika zaman, bazen birkaç lira fazla ücret, bazen de basit bir alışkanlıktır. İşte itirazın kaynağı da burasıdır.
İlk Öfke Neden Çabuk Sönüyor?
İlginç olan şu: Tepki çok gürültülü başlar ama çoğu zaman uzun sürmez. Çünkü beyin, yeni duruma alışmakta ustadır.
Bir süre sonra:
- Sigara dumanı olmayan restoranların aslında daha keyifli olduğu fark edilir.
- Bez çantayla alışveriş yapmanın o kadar da zor olmadığı anlaşılır.
- Yolda biraz daha yavaş gitmenin büyük bir kayıp yaratmadığı görülür.
Başlangıçta “özgürlük kaybı” gibi görünen şey, kısa sürede sıradan bir günlük rutine dönüşür.
Asıl Sorun: Geçiş Dönemi
Esasen mesele yeni kurallar değil, o aradaki geçiş dönemi.
Belirsizlik, alışkanlıkların değişmesi, “yarın hayatım eskisi gibi olmayacak” hissi bizi korkutuyor.
Uzun vadeli fayda – sağlıklı toplum, güvenli yollar, temiz çevre – soyut görünüyor.
Kısa vadeli kayıp – daha pahalı içecek, poşete para, yavaş araba – ise somut ve hemen hissedilir.
İşte bu yüzden ilk tepkiler hep güçlü oluyor.
Ne Yapmalı?
Toplumların yeni kuralları daha kolay kabullenmesi için iletişim çok önemli. İnsanlara sadece “yasak” ya da “vergi” demek yerine, faydalarını anlaşılır şekilde anlatmak gerekir.
Örneğin:
- “Poşete para ver” yerine: “Torununa daha temiz bir deniz bırakmak için poşeti azalt.”
- “Hız sınırına uy” yerine: “Kazalarda hayatını kurtaracak üç dakika daha geç var.”
Yani mesele “zorunluluk” değil, “ortak sorumluluk” olarak gösterildiğinde direnç azalır.
Sonuç: Yeni Kurallar, Yeni Normal
Bugün bize garip gelen birçok uygulama, aslında hayatımızın sıradan bir parçası oldu. Emniyet kemeri takmak, çöpü ayrıştırmak, kapalı alanlarda sigara içmemek… Bir zamanlar hepsine ciddi tepkiler verilmişti.
Ama bugün çoğu insan bu kuralların yararını kabul ediyor, hatta kendi çocuklarına öğüt veriyor.
Belki de yeni kuralların hikâyesi, yeni ayakkabılar gibidir: İlk başta biraz sıkar, ama biraz yürüyünce, insan fark eder ki aslında bizi gayet iyi taşıyor.


