Bir zamanlar bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz sahneler, artık gündelik hayatımızın bir parçası. Telefonlarımızda bizi yönlendiren yapay zekâ uygulamaları, işyerlerinde verimliliği artıran sistemler, hastanelerde tanı koyan algoritmalar… Yapay zekâ hızla hayatın merkezine yerleşiyor.
Fakat bu hızlı gelişim, beraberinde derin soruları da getiriyor: İşimizi elimizden mi alacak? İnsan emeği değersizleşecek mi? Yoksa tam tersine, bize daha yaratıcı ve özgür alanlar mı açacak?
Toplumun bir kısmı yapay zekâyı bir kurtarıcı olarak görürken, bir kısmı da onu büyük bir tehdit olarak algılıyor. Gerçek şu ki, yapay zekâ ne melek ne de şeytan. O, insanın nasıl kullandığına bağlı bir araç. Doğru ellerde hayatı kolaylaştırır, yanlış ellerde eşitsizliği ve kontrolü artırır.
Bu çağın en önemli sorusu artık şu: Biz yapay zekâyı yönetebilecek miyiz, yoksa yapay zekâ mı bizi yönetecek?
Açık Soru:
Yapay zekâ teknolojisini hayatımıza daha çok entegre ederken, insan emeğini ve insan onurunu nasıl koruyacağız?


