- yüzyılın başında Osmanlı Devleti çökmekteydi. Balkan Savaşları’ndan yorgun çıkan devlet, borç içinde ve siyaseten parçalıydı. Avrupa’da ise savaş rüzgârları esiyordu.
Avrupa’da Kıvılcım
28 Haziran 1914’te Avusturya-Macaristan veliahtı Franz Ferdinand Saraybosna’da öldürüldü. Bu olay domino taşı etkisi yarattı. Temmuz sonunda Avrupa ikiye bölündü:
- İtilaf Devletleri: İngiltere, Fransa, Rusya
- İttifak Devletleri: Almanya, Avusturya-Macaristan
Osmanlı, bu fırtınada tarafsız kalmak istedi ama zayıflığı yüzünden büyük devletlerin hedefi haline geldi.
Güvence Arayışı
İttihat ve Terakki yönetimi, devleti ayakta tutmak için güçlü bir müttefik aradı. Önce İngiltere ve Fransa’ya başvuruldu, fakat reddedildi. Geriye sadece Almanya kaldı.
Gizli Anlaşma
2 Ağustos 1914’te Osmanlı ile Almanya arasında gizli ittifak imzalandı. Resmen tarafsızdı, fakat perde arkasında kaderi artık Berlin’e bağlanmıştı.
Goeben ve Breslau Olayı
İşte tam bu sırada, İngilizlerden kaçan Goeben ve Breslau adlı Alman gemileri Çanakkale’den geçerek İstanbul’a sığındı. Gemiler Osmanlı’ya “satın alınmış” gibi gösterildi, isimleri Yavuz Sultan Selim ve Midilli yapıldı.
Ama fiilen komuta Alman Amiral Souchon’daydı.
Bu olay, Osmanlı’yı savaşın eşiğine getiren ilk büyük adımdı.
📊 Kronoloji Tablosu
| Tarih | Olay | Açıklama |
|---|---|---|
| 28 Haziran 1914 | Franz Ferdinand suikastı | Avrupa’da savaş kıvılcımı |
| Temmuz 1914 | Savaş ilanları | Avrupa iki blok halinde çatışmaya girdi |
| 2 Ağustos 1914 | Osmanlı-Almanya gizli ittifakı | Osmanlı perde arkasında Almanya’ya bağlandı |
| 10 Ağustos 1914 | Goeben ve Breslau İstanbul’da | Osmanlı gemileri gibi gösterildi (Yavuz & Midilli) |
| 29 Ekim 1914 | Karadeniz baskını | Rus limanları bombalandı, Osmanlı fiilen savaşa girdi |
| 2 Kasım 1914 | Rusya savaş ilanı | Osmanlı artık 1. Dünya Savaşı’nın içinde |
Çanakkale Cephesi: Boğazların Kilidi
Düşmanın Gözünü Boğazlara Dikmesi
1915 başlarında İtilaf Devletleri’nin planı netti:
- İstanbul’u alacaklar,
- Osmanlı’yı savaş dışı bırakacaklar,
- Rusya’ya yardım ulaştıracaklardı.
Çünkü Karadeniz’deki müttefikleri Rusya, hem askeri hem ekonomik açıdan zor durumdaydı. Çanakkale geçilirse, İngiliz ve Fransız donanması Karadeniz’e ulaşacak, savaşın kaderi değişecekti.
Osmanlı’nın Direnişi
Osmanlı içinse Çanakkale “ölüm kalım meselesi”ydi. Başkent İstanbul tehlikedeydi. Boğazların düşmesi, imparatorluğun fiilen çökmesi demekti.
Bu yüzden Çanakkale’de hem denizde hem karada kanlı çarpışmalar yaşandı.
18 Mart 1915: Deniz Zaferi
İtilaf donanması, 18 Mart’ta Çanakkale Boğazı’nı zorladı. Ancak Osmanlı topçusu ve mayınları karşısında ağır kayıplar verdi. İngiliz ve Fransız zırhlıları battı, düşman geri çekildi.
Bu başarının ardından düşman karadan Gelibolu’ya çıkarma yapmaya karar verdi.
25 Nisan 1915: Kara Savaşları Başlıyor
Anzak birlikleri (Avustralya-Yeni Zelanda askerleri) Gelibolu kıyılarına çıkarma yaptı.
İşte burada genç bir Osmanlı subayı tarih sahnesine çıktı: Mustafa Kemal.
O, askerlerine şu tarihi emri verdi:
“Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum.”
Bu söz, Çanakkale ruhunu yarattı.
Atatürk’ün Yükselişi
Mustafa Kemal’in Arıburnu ve Anafartalar’daki başarıları, İtilaf ordularını durdurdu.
Çanakkale, Osmanlı için büyük bir savunma zaferine dönüştü.
Savaş sonunda düşman geri çekildi. Çanakkale geçilmedi, İstanbul kurtuldu.
Ama bu zaferin daha da önemli sonucu vardı: Mustafa Kemal artık ulusal kahraman olmuştu. Bu, ileride Cumhuriyet yolunu açacak liderliğinin başlangıcıydı.
📊 Kronoloji Tablosu
| Tarih | Olay | Açıklama |
|---|---|---|
| 18 Mart 1915 | Çanakkale Deniz Zaferi | İtilaf donanması ağır kayıp verdi, geri çekildi |
| 25 Nisan 1915 | Gelibolu çıkarması | Anzak birlikleri kıyıya çıktı |
| 19 Mayıs 1915 | Osmanlı genel taarruzu | Büyük kayıplar verildi ama düşman ilerleyemedi |
| Ağustos 1915 | Anafartalar Muharebeleri | Mustafa Kemal’in komutasında büyük başarı |
| Ocak 1916 | İtilaf kuvvetleri çekildi | Çanakkale savunması kesin zaferle sonuçlandı |
1917: Osmanlı İçin Çöküş Yılı
Cephelerde Kayıplar Artıyor
1917 yılı, Osmanlı için savaşın en yıpratıcı dönemlerinden biriydi.
- Doğu Cephesi: Rusya’daki Bolşevik Devrimi sayesinde çatışmalar durdu. Bu Osmanlı için kısa süreli bir nefes oldu.
- Arap Yarımadası: İngilizler, Mekke Şerifi Hüseyin’in isyanını destekledi. Arap isyanı giderek yayıldı.
- Filistin Cephesi: Osmanlı ordusu büyük darbeler aldı. Gazze savaşları kaybedildi, İngilizler Kudüs’e yürüdü.
Kudüs’ün Kaybı
Aralık 1917’de İngiliz General Allenby, Kudüs’e girdi.
Kudüs’ün düşmesi, hem askeri hem manevi açıdan Osmanlı için büyük bir darbe oldu.
İttihatçıların Zor Dönemi
İttihat ve Terakki’nin üç paşası (Enver, Talat, Cemal) ülkeyi yönetiyordu. Ama cephelerden gelen yenilgiler ve halkın çektiği sıkıntılar, hükümete olan güveni sarstı.
- İstanbul’da kıtlık, karaborsa ve yokluk baş gösterdi.
- Anadolu’da köylüler yoksulluk ve askeri zorunluluklarla tükenmişti.
Devrim ve Rusya’nın Çekilişi
1917’de Rusya’da Bolşevik Devrimi oldu. Yeni yönetim savaştan çekildi. Osmanlı için doğuda savaş sona erdi, bazı kaybedilen topraklar geri alındı.
Ama batıda ve güneyde durum çok kötüleşiyordu.
📊 Kronoloji Tablosu (1917)
| Tarih | Olay | Açıklama |
|---|---|---|
| Mart 1917 | Arap isyanı genişledi | İngiliz desteğiyle Hicaz Demiryolu saldırıya uğradı |
| Nisan 1917 | ABD savaşa girdi | İtilaf Devletleri güçlendi |
| Haziran 1917 | Gazze yenilgisi | Osmanlı Filistin’de tutunamadı |
| Kasım 1917 | Bolşevik Devrimi | Rusya savaştan çekildi, Osmanlı doğuda rahatladı |
| 9 Aralık 1917 | Kudüs’ün düşüşü | General Allenby şehre girdi, Osmanlı büyük kayıp yaşadı |
Mondros Ateşkesi: Osmanlı’nın Fiilen Sonu
Savaşın Bitmeyen Yorgunluğu
1918’e gelindiğinde Osmanlı orduları neredeyse tüm cephelerde yenilmişti:
- Filistin’de İngilizler karşısında ordu çöktü,
- Arap isyanı genişledi,
- Irak ve Suriye düştü.
Devlet hem askeri hem ekonomik olarak tükenmişti.
Ateşkes Zorunluluğu
Bu şartlarda Osmanlı, 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkesini imzalamak zorunda kaldı.
Anlaşmaya göre:
- Boğazlar İtilaf donanmasına açılacaktı,
- Osmanlı ordusu terhis edilecekti,
- İtilaf, güvenliği tehdit eden her yeri işgal edebilecekti.
Bu maddeler, Osmanlı’nın fiilen sona ermesi anlamına geliyordu.
İstanbul’un İşgali
13 Kasım 1918’de 55 parçalık İtilaf donanması İstanbul’a girdi.
Şehir artık işgal altındaydı.
Mustafa Kemal Paşa, o gün Dolmabahçe önlerinde düşman gemilerini görünce şu tarihi sözleri söyledi:
“Geldikleri gibi giderler.”
Bu söz, Türk milletinin yeniden direnişe geçeceğinin işaretiydi.
📰 19 Mayıs 1919: Milli Mücadele’nin İlk Adımı
Anadolu’da İşgaller
Ateşkesten sonra İtilaf Devletleri, ateşkes maddelerini bahane ederek Anadolu’yu işgal etmeye başladı.
- İzmir 15 Mayıs 1919’da Yunan ordusu tarafından işgal edildi,
- Güneyde Fransız ve İtalyan birlikleri ilerledi,
- Doğuda Ermeni çeteleri saldırılar başlattı.
Halk büyük bir çaresizlik içindeydi. İstanbul hükümeti ise işgallere karşı koyacak durumda değildi.
Mustafa Kemal’in Kararı
Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da durumu yakından gördü. Tek çarenin mücadele etmek olduğunu biliyordu.
Görev bahanesiyle Anadolu’ya geçmek için fırsat kolladı.
19 Mayıs 1919: Samsun’a Çıkış
- Ordu Müfettişi olarak görevlendirilen Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı.
Bu, sadece bir yolculuk değil; Milli Mücadele’nin başlangıcıydı.
Mustafa Kemal, kısa sürede Amasya, Erzurum ve Sivas’ta kongrelerle halkı örgütledi.
“Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” diyerek yol haritasını çizdi.
📊 Kronoloji Tablosu
| Tarih | Olay | Açıklama |
|---|---|---|
| 30 Ekim 1918 | Mondros Ateşkesi | Osmanlı fiilen teslim oldu |
| 13 Kasım 1918 | İstanbul’un işgali | İtilaf donanması şehre girdi |
| 15 Mayıs 1919 | İzmir’in işgali | Yunan ordusu İzmir’e çıktı |
| 19 Mayıs 1919 | Mustafa Kemal Samsun’da | Milli Mücadele’nin ilk adımı |
| 22 Haziran 1919 | Amasya Genelgesi | “Milletin bağımsızlığını yine millet kurtaracaktır.” |
| 23 Temmuz 1919 | Erzurum Kongresi | Milli direnişin esasları belirlendi |
| 4 Eylül 1919 | Sivas Kongresi | Ulusal birlik ve bağımsızlık kararı alındı |
23 Nisan 1920: TBMM Açılıyor
İstanbul işgal altındaydı, Osmanlı hükümeti etkisizdi.
Ankara’da açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), artık Türk milletinin tek temsilcisiydi.
Millet kendi kaderini eline aldı. TBMM, Kurtuluş Savaşı’nı yönetecek merkez oldu.
📰 10 Ağustos 1920: Sevr Antlaşması
Osmanlı’ya Dayatılan Ölüm Fermanı
10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Antlaşması, Osmanlı Devleti’nin sonunu getiren belgedir.
- Anadolu’nun büyük bölümü İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan arasında paylaşılacaktı.
- Doğu’da Ermeni, güneyde ise Kürdistan devleti öngörülüyordu.
- Boğazlar uluslararası denetime bırakılacak, Osmanlı ordusu 50 bin kişiyle sınırlandırılacaktı.
Kısacası: Osmanlı sadece İstanbul ve çevresine sıkıştırılıyor, Türk milleti esaret altına alınmak isteniyordu.
Bu yüzden Sevr, Osmanlı’yı **fiilen haritadan silen bir “ölüm fermanı”**ydı.
Ama Türk milleti bu antlaşmayı hiçbir zaman kabul etmedi.
- Mustafa Kemal ve Anadolu’daki direnişçiler, Sevr’in geçersiz olduğunu ilan etti.
- TBMM, Sevr’i imzalayan İstanbul hükümetini tanımadı.
İşte bu reddediş, Milli Mücadele’nin haklılığını ve zorunluluğunu bütün dünyaya gösterdi.
Türk milletinin kurtuluş yolu artık açıktı: Ya istiklal ya ölüm.
📰 Kurtuluş Savaşı Cepheleri
Doğu Cephesi ve Gümrü Antlaşması (1920)
1920’de Ermenistan ile savaş başladı. Doğu’da Türk ordusunun başında Kazım Karabekir Paşa vardı.
- Kısa sürede büyük bir zafer kazanıldı.
- Türk ordusu, Kars ve çevresini yeniden kontrol altına aldı.
Bunun sonucunda 3 Aralık 1920’de Gümrü Antlaşması imzalandı.
Bu antlaşma çok önemliydi çünkü:
- Sevr’i fiilen geçersiz kılan ilk uluslararası belge oldu.
- Ermenistan, Sevr’de kendisine vaat edilen toprak iddialarından vazgeçti.
- TBMM, ilk kez bir devlet tarafından resmen tanındı.
Yani Gümrü, hem askeri zafer, hem de diplomatik meşruiyet anlamına geliyordu.
Güney Cephesi (1919–1921)
Mondros Ateşkesi’nden sonra Fransızlar, İngilizlerle yaptıkları anlaşmayla Çukurova, Antep, Maraş ve Urfa çevresini işgal etti. Yanlarında Ermeni çeteleri de vardı.
Ancak bu bölgede düzenli ordu yoktu. Direnişi halk başlattı:
- Maraş’ta 1920’de başlayan direniş, Fransızları geri çekilmeye zorladı. Şehir halkı destansı bir mücadeleyle şehrini kurtardı.
- Urfa’da halk ayaklandı ve 1920’de işgal sona erdi.
- Antep’te 1920–1921 arasında çok ağır şartlarda süren direniş, şehre “Gazi” unvanını kazandırdı.
Güney Cephesi, halkın doğrudan örgütlenerek işgale karşı koyduğu cephe oldu.
Bu mücadele sonunda Maraş’a “Kahraman”, Urfa’ya “Şanlı”, Antep’e ise “Gazi” unvanları verildi.
Güney’deki bu zaferler, Türk milletinin işgale boyun eğmeyeceğini tüm dünyaya gösterdi.
Batı Cephesi Zaferleri
- İnönü Zaferleri (1921): Düzenli ordu ilk kez Yunan ordusuna karşı başarı kazandı. TBMM’nin kurduğu yeni ordu, halkın güvenini tazeledi. “Milletin makûs talihi” değişmeye başladı.
- Sakarya Meydan Muharebesi (23 Ağustos – 13 Eylül 1921): 22 gün 22 gece süren bu büyük savaşta Mustafa Kemal, Başkomutan sıfatıyla ordunun başına geçti. Sonuçta düşman geri püskürtüldü. Artık savunma bitti, Türk ordusu taarruza hazırlanıyordu.
- Büyük Taarruz (26–30 Ağustos 1922): Türk ordusu Afyon’dan başlayan büyük saldırıyla Yunan ordusunu bozguna uğrattı. 30 Ağustos’ta Başkomutanlık Meydan Muharebesi kazanıldı. Yunan ordusu neredeyse tamamen imha edildi.
- 9 Eylül 1922 – İzmir’in Kurtuluşu: Türk ordusu İzmir’e girdi. Batı Anadolu’daki işgal tamamen sona erdi.
Bu dört aşama, Milli Mücadele’nin askeri zirvesi oldu:
- İnönü → Umut,
- Sakarya → Direniş,
- Büyük Taarruz → Zafer,
- 9 Eylül → Kurtuluş.
📰 Zaferden Cumhuriyet’e
Lozan’la Yeni Bir Sayfa
1919’da başlayan Milli Mücadele’nin askeri zaferleri, Sevr Antlaşması’nı hükümsüz bıraktı. Artık masa başında da bağımsızlık mücadelesi verilmesi gerekiyordu.
24 Temmuz 1923’te İsviçre’nin Lozan kentinde imzalanan Lozan Antlaşması ile:
- Türkiye’nin sınırları ve bağımsızlığı dünyaca tanındı.
- Kapitülasyonlar kaldırıldı.
- Boğazlarda Türk hâkimiyeti kabul edildi.
- Osmanlı borçlarının adil şekilde paylaşılması kararlaştırıldı.
Lozan, yalnızca bir diplomasi zaferi değil; Türk milletinin direnişinin ve fedakârlığının tescili oldu.
Sevr’in ölüm fermanı çöpe atıldı, yerine tam bağımsız bir devletin hukuki temeli atıldı.
29 Ekim 1923: Cumhuriyet’in İlanı
Lozan Antlaşması ile bağımsızlığı tüm dünyaya kabul ettiren Türkiye’de artık sıradaki adım, yeni devletin yönetim biçimini belirlemekti.
Saltanat, 1 Kasım 1922’de kaldırılmış, Osmanlı resmen sona ermişti.
Hilafet ise sembolik hale getirilmişti. Ancak meclis hükümeti sistemi tıkanıyor, yürütmede boşluklar doğuyordu.
Bu şartlarda Mustafa Kemal ve arkadaşları, devletin temelini netleştirmek için harekete geçti.
29 Ekim 1923’te TBMM tarihi kararını verdi:
Cumhuriyet ilan edildi.
Mustafa Kemal Paşa, oy birliğiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı seçildi.
Bu, sadece bir yönetim değişikliği değil;
- Egemenliğin kayıtsız şartsız millete geçtiğinin ilanı,
- Halkın kendi iradesiyle geleceğini belirlemesi,
- Osmanlı’nın enkazından yepyeni bir devletin doğuşu anlamına geliyordu.
📊 Kronoloji Tablosu
| Tarih | Olay | Açıklama |
|---|---|---|
| 23 Nisan 1920 | TBMM açıldı | Milletin iradesi temsil edilmeye başlandı |
| 10 Ağustos 1920 | Sevr Antlaşması | Osmanlı’yı fiilen bölen ölüm fermanı |
| 1920 | Doğu Cephesi zaferi | Gümrü Antlaşması ile Sevr’e ilk darbe |
| 1921 | Sakarya Zaferi | Milli Mücadele’nin dönüm noktası |
| 30 Ağustos 1922 | Büyük Taarruz | Yunan ordusu kesin yenilgiye uğradı |
| 9 Eylül 1922 | İzmir’in kurtuluşu | İşgal sona erdi |
| 24 Temmuz 1923 | Lozan Antlaşması | Türkiye’nin bağımsızlığı tanındı |
| 29 Ekim 1923 | Cumhuriyet’in ilanı | Yeni devletin resmen kuruluşu |
Sonuç:
Mondros’un teslimiyeti, Sevr’in ölüm fermanı, Anadolu’da yanan bağımsızlık ateşiyle reddedildi.
Doğu’da Gümrü Zaferi, Güney’de halkın kahraman direnişi, Batı’da İnönü, Sakarya ve Büyük Taarruz ile işgal sona erdi.
Lozan Antlaşması, milletin bağımsızlığını dünyaya kabul ettirdi.
Ve nihayet:
29 Ekim 1923 – Cumhuriyet’in ilanı
Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.
Bu sadece bir devletin doğuşu değil; yorgun, yoksul ama onurlu bir milletin yeniden ayağa kalkışının simgesiydi.
Osmanlı’nın enkazından, milletin azim ve kararlılığıyla yepyeni bir devlet yükseldi:
Türkiye Cumhuriyeti, “milletin kendi eseri” olarak tarihe geçti.
Burada birinci bölüm sona eriyor.
Cumhuriyet ilan edildi, fakat asıl mücadele şimdi başlıyordu:
“İkinci bölümde: Atatürk Devrimleri ve yeni Türkiye’nin inşası…”


