Eğitim, insanı bulunduğu yerde bırakmak değil; biraz zorlamak, biraz merak uyandırmak ve ufkunu genişletmektir.
Çoğu zaman şöyle söylenir: “İnsanı, özellikle de çocuğu, bulunduğu yerden almak gerekir.” İlk bakışta çok şefkatli bir düşünce gibi gelir. Ama bu bakış açısının bir tehlikesi var: Eğer hep insanı sadece olduğu yerde bırakıyorsak, gelişme olmaz. Eğitim yalnızca “mevcut durumda kalmak” demek değildir. Eğitim, insanın ufkunu açmak, onu yeni sorulara ve yeni alanlara götürmektir.
Gerçek öğrenme genellikle rahatlıkla değil, huzursuzlukla başlar. İnsan bir şeyin eksikliğini hissettiğinde, kafası karıştığında, yeni sorulara zorlandığında gelişir. Bir çocuk, matematiğin temellerini öğrendikten sonra aynı şeyi tekrar ederek değil, biraz daha zorlayıcı sorularla büyür. Psikologların “akış” dediği durum tam da budur: Kişi, ne çok kolay ne de imkânsız olan bir işle uğraştığında öğrenme en yüksek noktaya çıkar.
Eğitim sadece bilgi yüklemek değildir. Bir dil öğrenirken kelimeleri ezberlemek yetmez; bir şiiri hissedebilmek gerekir. Fen dersinde formülleri bilmek önemlidir ama asıl mesele o formüllerin ardındaki hayreti fark etmektir. Eğitim, sadece ölçülebilir başarılar değil, aynı zamanda hayranlık uyandıran bir yolculuktur.
Çocuklara “şu an ne yapabiliyorsun?” sorusunu sormak yeterli değildir. Onlara “daha ne öğrenebilirsin, daha neyi başarabilirsin?” sorusunu da sormalıyız. Araştırmalar gösteriyor ki, “zekâ gelişebilir” inancına sahip olan çocuklar daha motive oluyor, daha uzun süre emek veriyor ve başarısızlıktan daha az korkuyor. İşte bu, onları hayatta daha dirençli kılıyor.
Toplum açısından da bu çok önemli. Eğer sadece var olanı desteklersek, farklılıkları kalıcı hâle getiririz. Kitapla tanışmamış bir çocuğun edebiyat sevgisi gelişmez. Zorlayıcı müzikle tanışmamış biri, sabırla dinlemenin güzelliğini öğrenemez. Eğitim, sadece hizmet değil, aynı zamanda davettir. İnsanları hiç bilmedikleri yerlere götürmektir.
Bugün algoritmalar bize sürekli “sen şunu seversin” diyerek kolay yollar sunuyor. İşte tam da bu yüzden eğitim, bilinmeyene yönlendirmek zorunda. Çünkü eğitim, insanı kendi kabuğunda rahat ettirmek değil; onu kabuğunun dışına çıkarmaktır.
Gerçek eğitim, insanı bulunduğu yerde bırakmaz. Onu biraz ileriye taşır. Ve bir gün dönüp baktığında kişi fark eder: Artık aynı yerde değilim. Bir adım daha ötedeyim.


