Merkez Bankası, piyasaları yatıştırmak için yaklaşık 4–5 milyar dolarlık döviz sattı. Peki bu hamle kısa vadeli bir nefes mi, yoksa uzun vadeli bir çözüm mü?
Türkiye’de ekonomi sadece rakamlarla değil, psikolojiyle de yönetiliyor. Son günlerde dövizde yaşanan dalgalanma, Merkez Bankası’nı yeniden sahaya sürdü. Banka, piyasaya 4–5 milyar dolar satarak kurları baskılamaya çalıştı.
Kısa vadede bu adım işe yarıyor gibi görünebilir. Dolar kuru bir miktar geriliyor, piyasaya güven veriliyor. Ama vatandaşın aklındaki esas soru şu: “Bu müdahale kalıcı mı, yoksa günü kurtarmak için yapılan bir hareket mi?”
Ekonomistler uzun zamandır uyarıyor: Rezervler sürekli erirse, bu politikanın sürdürülebilirliği tehlikeye girer. Dövizi baskılamak için yapılan her satış, gelecekte daha büyük bir açık anlamına gelebilir.
Toplumun gözünden bakıldığında ise durum basit: Çarşıda pazarda fiyatlar düşmedikçe, enflasyon gerilemedikçe vatandaş bu hamleleri hissetmiyor. Yani mesele sadece döviz kuru değil, mutfaktaki yangın.
Bu noktada kritik soru şu: Merkez Bankası bağımsız mı? Yoksa siyasal baskıyla mı hareket ediyor? Çünkü piyasalar sadece döviz satışıyla değil, güvenle sakinleşir. Hukukun üstünlüğü, öngörülebilir ekonomi yönetimi ve bağımsız kurumlar olmadan atılan her adım, pansuman tedavisinden öteye geçmiyor.
Bugünkü milyar dolarlık müdahale belki günü kurtardı. Ama yarını kurtarmak için yapısal reformlara, şeffaflığa ve güvene ihtiyaç var. Çünkü gerçek ekonomi, sadece rakamlarla değil, güvenle ayakta durur.


