Türkiye’de siyaset yalnızca meclis kürsülerinde ya da televizyon ekranlarında yapılmaz. Asıl siyaset, gündelik hayatın içinde, mahalle kahvesinde, pazar yerinde, sosyal medyada dolaşan kelimelerle şekillenir. Politik dil, bazen kravatlı konuşmalardan çok daha etkili bir şekilde halkın ağzında biçimlenir.
Kahvede politika
Mahalle kahvesinde televizyon açıksa gündem bellidir: politika. Okey taşlarının tıkırtısı arasında birisi söze girer:
– “Bu işler böyle gitmez.”
Bir başkası karşılık verir:
– “Sandık gelsin, görürsün değişir mi değişmez mi.”
Ekonomi, geçim sıkıntısı, kiralar… Konular hızla siyasete bağlanır. Kahvedeki bu sohbetler aslında büyük politik tartışmaların küçük birer yansımasıdır. Fark şu ki burada herkes kendi cebinden, kendi yaşadığı sıkıntıdan söz eder.
Pazarda siyaset
Pazar tezgâhında kilosu 50 lirayı bulan domatesin önünde başlayan bir serzeniş, birkaç dakika içinde iktidar-muhalefet tartışmasına dönüşür:
– “Bu fiyatlarla kimse geçinemez.”
– “E ama hükümet de elinden geleni yapıyor.”
Siyaset böylece sofraya gelen ekmeğin, mutfağa giren sebzenin üzerinden konuşulur.
Sosyal medya: Yeni kahvehane
Bugünün en kalabalık kahvehanesi kuşkusuz sosyal medyadır. 280 karakterlik tweetler, esprili caps’ler, öfke dolu yorumlar… Hepsi siyasetin halk versiyonudur. Burada dil çok daha hızlı, çok daha serttir. Ama aynı zamanda mizah ve ironiyle doludur.
Halkın dili, siyasetin aynası
Kahvede “Ne olacak bu memleketin hâli?”, pazarda “Bu fiyatlarla nasıl yaşayacağız?”, sosyal medyada “Böyle giderse gençler ne yapacak?” soruları… Bunlar siyasetin gerçek gündemidir. Meclisteki tartışmalar çoğu zaman soyut kalırken, halk ağzındaki dil siyaseti somutlaştırır.
Belki de büyük siyaseti anlamanın yolu, önce küçük sohbetleri dinlemekten geçiyor. Çünkü ülkenin ruh hâli, çoğu zaman kahve köşesinde atılan bir lafta ya da pazarda yükselen bir seste saklıdır.



