Bazı şeyler o kadar basittir ki insan inanmakta zorlanır. Ama gerçektir. Mesela şu: İyi düşünen insan, çoğu zaman daha sağlıklı olur.
Neden mi? Daha çok vitamin yediği için değil. Şanslı genleri olduğu için de değil. Çünkü insanın kafası nasıl çalışıyorsa, bedeni de öyle etkileniyor.
Düşünün, bazı insanlar kendi bedenini dinlemeyi öğreniyor. Stres yükseldi mi fark ediyor. Sırt ağrısının sadece oturmaktan değil, “yoruldun, biraz dur” diyen bedenin sesi olduğunu anlıyor. İşini değiştiriyor, doktora gidiyor, yardım alıyor. Yani kendini dinliyor.
Ama bazıları var ki hayat onları erken yaşta sıkıştırıyor. Okulu bırakıyor, fazla çalışıyor, günü kurtarmaya bakıyor. Geleceği planlamak onlar için lüks. Doktora gitmiyor, çünkü vakti yok. Gece uyuyamasa, derdini kimseye açmıyor, internete bakıp susuyor. Çünkü kimse ona düşüncelerin de sağlığa dâhil olduğunu öğretmemiş.
İşte fark burada ortaya çıkıyor: Düşünme şeklimiz sağlığımızı belirliyor. Bunu bilim de söylüyor. Daha çok öğrenen, sorgulayan, kendini tanıyan insanlar hem ruhen hem bedenen daha az hastalanıyor. Çünkü hazırlıklı oluyorlar. Nerede destek bulacaklarını, ne zaman mola vermeleri gerektiğini daha çabuk anlıyorlar.
Ama işin güzel yanı şu: Bu fark değişmez değil. İnsan sonradan da öğrenebilir, kendini geliştirebilir. Düşünce bir kas gibidir. Ne kadar çalıştırırsan o kadar güçlenir.
Bir sohbet, bir kitap, yeni bir fikir… Hepsi insanın kafasını açar, sağlığını da güçlendirir. Çünkü akıllıca yaşamak her şeyi bilmek değildir. Doğru zamanda doğru soruları sormaktır. Kendini önemsemektir.
Unutma: Kafanı çalıştırmak sadece okul için değil, sağlığın için de en büyük ilaçtır.


