Türkiye ekonomisi 2025’in ikinci çeyreğinde %2,5 büyüdü. Kağıt üzerinde iyi bir haber gibi görünüyor. Ama aynı dönemde enflasyon %60’larda kaldı. Rakamlar yukarı tırmanıyor, peki vatandaşın cebinde ne oluyor?
Bu büyüme gerçekten üretimden mi geliyor, yoksa kredi musluklarının açılmasıyla mı? Enflasyonu körükleyen politikalar kısa vadede ekonomiyi canlandırıyor gibi görünse de, uzun vadede toplumu daha da yoksullaştırıyor olabilir mi?
Maaşlar her gün erirken, pazar fileleri neden boş? Eğer büyüme varsa, neden toplumun geniş kesimleri bu büyümeyi hissedemiyor?
Büyüme rakamı tek başına ne ifade eder? Orta sınıfın erimesi, aslında ekonominin değil, toplumsal adaletin en büyük alarmı değil mi?
Peki yol ayrımı nerede? Krediye dayalı tüketim politikalarıyla mı devam edeceğiz, yoksa üretim ve teknoloji yatırımlarına mı yöneleceğiz?
Ve en kritik soru: Bu büyüme kimin hayatına dokunuyor? Kim için gerçek, kim için sadece kâğıt üzerinde kalıyor?
Belki de asıl tablo istatistiklerde değil, pazarda filesini dolduramayan vatandaşın yüzünde yazılıdır.



