2005’te tek maaşla ev idare edilebiliyordu. 2025’e gelindiğinde ise maaşlar yükselse de kiralar, faturalar ve gıda fiyatları çok daha hızlı arttı. Çalışanların çoğu “geçinemiyoruz” derken, rakamlar bu çığlığı doğruluyor.
Bu yazı kimleri anlatıyor, kimleri kapsamıyor?
- Kesin kapsadığı:
- Gerçekten sadece asgari ücretle geçinen ve elden ek ödeme almayanlar (~%30–35).
- Sadece emekli maaşıyla geçinen yaşlılar.
- Tek başına yaşayan genç asgari ücretliler.
- Kısmen kapsadığı:
- Asgari ücrete yakın maaş alanlar.
- Düşük maaşlı emekliler + küçük ek işi olanlar.
- Kapsamadığı:
- Ev sahibi olup kira ödemeyenler.
- Çift maaşlı aileler.
- Çocukların da çalışarak eve gelir kattığı aileler.
- Orta-üst gelirli kesim (~%35–40).
- Resmi olarak asgari ücretli görünüp elden ek ödeme alanlar (hizmet sektörü çalışanlarının önemli bir bölümü).
Dağılım:
- Yazının anlattıkları: ~%30–35
- Yazının anlatmadıkları: ~%65–70
Sessiz Yıllar (2005–2015)
2005’te fiyatlar makuldü:
- Ekmek 0,50 TL
- Süt 1,5–2 TL
- Makarna 1 TL
Asgari ücret: 350 TL ≈ 259 USD (1,35 TL/USD)
Toplam gider ~500–600 TL. Tek maaş yetmiyor, ama düşük kiralar sayesinde iki maaşla idare edilebiliyordu.
2015’e gelindiğinde ekmek 2 TL, süt 4 TL, makarna 2,5 TL olmuştu.
Asgari ücret: 1.000 TL ≈ 344 USD (2,91 TL/USD)
Toplam gider 1.600 TL’ye dayanmış, tek maaş açık verir hale gelmişti.
Motor Isınıyor (2018)
Raflarda fiyatlar hızlanmıştı.
- Ekmek 3 TL
- Süt 6 TL
- Makarna 5 TL
Asgari ücret: 1.603 TL ≈ 305 USD (5,26 TL/USD)
Toplam gider 2.400–3.000 TL’ye yükselmişti.
Tek maaşla büyük açık vardı, iki maaşla ancak denge kurulabiliyordu.
Büyük Sarsıntı (2021)
Pandemi sonrası kurlardaki dalgalanma fiyatları zıplattı.
- Ekmek 6 TL
- Süt 10 TL
- Makarna 8 TL
Asgari ücret: 2.825 TL ≈ 269 USD (10,5 TL/USD)
Toplam gider 4.200–4.500 TL.
Tek maaş yetmiyor, iki maaş da zorlanıyordu.
Roket Dönemi (2022)
Türkiye’nin en zorlu yıllarından biri.
- Ekmek 9–10 TL
- Süt 12 TL
- Makarna 12 TL
Asgari ücret: 5.500 TL ≈ 294 USD (18,7 TL/USD)
Toplam gider 6.500–8.000 TL.
Tek maaş kesinlikle yetmiyor, iki maaş da zorluyordu.
Ayda Bir Şok (2023)
Domates bir ayda 15 TL’den 20 TL’ye fırlıyordu.
- Ekmek 11–12 TL
- Süt 15–17 TL
- Makarna 15 TL
Asgari ücret: 11.402 TL ≈ 387 USD (29,5 TL/USD)
Toplam gider 10.500–13.000 TL.
Tek maaş kirayı ve faturaları ancak karşılıyor, gıdaya çok az kalıyordu.
Yüksek Ama Biraz Nefes (2024)
- Ekmek 12 TL
- Süt 16–18 TL
- Makarna 16 TL
Asgari ücret: 17.002 TL ≈ 472 USD (36,0 TL/USD)
Toplam gider 16.500–19.500 TL.
Maaş sadece zorunlu kalemlere gidiyor, tasarruf yoktu.
Pahalı Ama Daha Yavaş (2025)
- Ekmek 12,50 TL
- Süt 19 TL
- Makarna 18 TL
Asgari ücret: 22.105 TL ≈ 537 USD (41,2 TL/USD)
Toplam gider 20.500–25.000 TL.
Tek maaşla yalnızca “yaşamak” mümkün. Tatil, tasarruf, sosyal yaşam çoğu aile için hayal haline geldi.
Asgari Ücretin 20 Yıldaki Seyri (Yıl Sonu Kurlarıyla)
| Yıl | Net Asgari Ücret (TL) | Yıl Sonu USD/TL | Asgari Ücret (USD) |
|---|---|---|---|
| 2005 | 350 TL | ~1,35 | ~259 USD |
| 2010 | 729 TL | ~1,55 | ~470 USD |
| 2015 | 1.000 TL | ~2,91 | ~344 USD |
| 2018 | 1.603 TL | ~5,26 | ~305 USD |
| 2021 | 2.825 TL | ~10,5 | ~269 USD |
| 2022 | 5.500 TL | ~18,7 | ~294 USD |
| 2023 | 11.402 TL | ~29,5 | ~387 USD |
| 2024 | 17.002 TL | ~36,0 (tahmini) | ~472 USD |
| 2025 | 22.105 TL | ~41,2 (tahmini) | ~537 USD |
Neden Yetmiyor?
- Gıda fiyatları yanıltıcı: Maaşla alınabilen gıda miktarı artmış gibi görünebilir, ama kira ve faturalar işin içine girince maaş yetersiz kalıyor.
- Kira patlaması: 2005’te asgari ücretle 2 kira ödenebilirken, 2025’te tek maaş neredeyse sadece kiraya gidiyor.
- Sabit giderlerin ağırlığı: Faturalar, ulaşım, eğitim ve sağlık giderleri maaşı eritiyor.
- Tasarruf ve sosyal yaşam yok: Maaş sadece temel yaşama yetiyor; kültür, tatil, birikim lüks haline geldi.
Bu yazı, Türkiye’de yaşayan nüfusun yalnızca %30–35’inin günlük hayatını doğrudan yansıtıyor. Ancak geriye kalan %65–70’lik kesim (çift maaşlılar, ev sahipleri, ek gelir sağlayan haneler) ile resmi olarak asgari ücretli görünüp elden ek ödeme alanlar (özellikle hizmet sektörü çalışanlarının önemli bir bölümü) bu tablonun dışında kalıyor.
Bundan sonrası ise siyasetin dili ve medya üzerine; yani artık toplumun bütününü ilgilendiren bir değerlendirme başlıyor.
Siyasetin Dili ve Toplum
Bu tabloyu siyasiler de görüyor ama farklı yorumluyor:
- Anlayanlar:
Halkın yaşadığı sıkıntıya dokunuyor, ama orada kalmıyor. “Geçecek, düzelecek” diyerek geçiş sağlıyor. Konuları başka sorunlarla birleştiriyor, “nasıl büyüdük, nasıl büyüyeceğiz” diye gelecek vizyonu sunuyor. Yolsuzluk gibi meselelerde kavga değil, güven inşa etmeyi seçiyor. - Anlamayanlar:
Hâlâ “sepet siyaseti”ne sarılıyor. Sürekli “bize bunu yaptılar, haksızlığa uğradık, sizi yeneceğiz” diliyle konuşuyor. Ancak bu söylem artık toplumda fazla karşılık bulmuyor. Çünkü vatandaş kavga değil, gerçekçi yorum ve çözüm istiyor.
Sonuç:
Siyaset, bütünü görmek zorunda.
Hataları kabul edip öneri getirmek, demokrasinin temelini oluşturan geçim, hak ve özgürlükleri savunmak gerekiyor.
Bir parti, rakibini sürekli diline dolamadan sadece çözüm ve kendi vizyonunu ortaya koyarsa, zaten kendiliğinden ön plana çıkıyor.
Medya Ezberi ve Güven Psikolojisi
Bugün hangi kanalı açarsanız açın, sabah-akşam aynı kelime tekrar ediliyor: iktidar.
Seven için de sevmeyen için de sürekli gündemde.
Bu tekrarın bir sonucu var: İnsan, iyi ya da kötü detayları unutabiliyor ama sürekli kulağa çalınan ismi unutmuyor. Ezber oluşuyor.
Ve işte burada güven psikolojisi devreye giriyor:
Bir isim, bir lider ya da bir parti sürekli duyulduğunda, zihin onu “sabit gerçek” olarak kaydediyor. Tartışmalar unutulsa da isim hafızada kalıyor. Bu tekrar, zamanla bir “alışkanlık yoluyla güven” hissi yaratıyor.
Yani siyasette en çok konuşulan taraf, ister olumlu ister olumsuz olsun, toplumun zihninde kalıcılık ve güven inşa ediyor.
Bana Göre
Bana göre siyasetin asıl sınavı, kimin haklı kimin haksız olduğunu anlatmak değil; vatandaşın sofrasına, cebine ve geleceğine güven verebilmek.
Çözüm dili olmayan bir siyaset, toplumun hafızasında ne kadar çok tekrar edilirse edilsin, kalıcı bir güven inşa edemez.
Zaten kazanan, bu güveni almış ki kazanmıştır. Sonradan “ah vah” etmenin bir anlamı yoktur.
Unutulmamalı: Cumhurbaşkanı adayları yarışır ve toplumun yarısından bir fazlasını ikna eden kişi, cumhurbaşkanı olur.
Bu sayı az değildir, ikna etmek de kolay değildir. Ve artık seçmen de sanıldığı kadar cahil değildir.
Buna da saygı duymak gerekir.


