19 Mart 2025’te Merkez Bankası piyasaya yaklaşık 5 milyar dolar sürdü. Halk “para gitti” diye düşündü. Oysa gerçek biraz daha farklı. İşte rakamlarla ziyan, yanlış algılar ve asıl kayıp…
19 Mart 2025: Hareketli Piyasalar
19 Mart 2025’te piyasalar hareketliydi. Türk lirası hızla değer kaybediyor, dolar rekor seviyelere doğru gidiyordu. Bu ortamda Merkez Bankası, döviz kurunu frenlemek amacıyla piyasaya yaklaşık 5 milyar dolar sürdü. Bankacılar ve ekonomistlerin yaptığı hesaplara göre, bu adımın amacı talebi karşılayarak kurun daha da yükselmesini engellemekti.
Peki bu ne demek?
O gün Merkez Bankası 5 milyar doları satıp karşılığında yaklaşık ₺189,7 milyar topladı. Eğer yıl sonunda dolar kuru 44 liraya çıkarsa, bu ₺189,7 milyar ile geri alınabilecek döviz miktarı 4,313 milyar dolar olacak. Yani yaklaşık 687 milyon dolarlık bir erime söz konusu olacak.
Ekonomistler bu tabloyu şöyle özetliyor:
“Merkez Bankası döviz satarak kuru geçici olarak frenleyebilir, fakat eğer kur yıl sonunda yeniden yükselirse, sattığı doları aynı TL ile yerine koyamaz. Bu da rezervlerde kayba neden olur.”
Uzmanlara göre bu tür müdahaleler kısa vadede piyasaya nefes aldırsa da, uzun vadede sürdürülebilir değil. Çünkü satılan her dolar rezervleri azaltıyor, rezervleri geri koymak içinse daha fazla TL ödemek gerekebiliyor.
5 Milyar Dolarlık Yanılgı: Yok Olan Para Değil, Azalan Güven
Sokakta, kahvede, dost meclisinde aynı cümleyi duyuyorum:
“Merkez Bankası piyasaya 5 milyar dolar sürdü, para gitti.”
İlk bakışta kulağa öyle geliyor olabilir. Ama işin aslı başka. O 5 milyar dolar bir anda buhar olup uçmadı. Merkez Bankası kasasından doları çıkardı, piyasaya verdi; karşılığında da tam ₺189,75 milyar topladı. Yani cebinden bir şey çıkarken, öteki cebine bir şey girdi.
Ama mesele şu: Zaman geçiyor, kur yükseliyor. Bugün elindeki ₺189,75 milyarla tekrar dolar almak istediğinde, aynı 5 milyarı geri koyamıyor. Çünkü kur arttıkça alınabilecek dolar miktarı azalıyor. İşte o fark “ziyan” dediğimiz şey. Yok olan para değil, kurun yükselişiyle küçülen alım gücü.

📊 Rakamlarla Senaryolar
| Dolar Kuru (₺) (37,95) | Ana Paranın O Andaki $ Değeri (5.000.000.000) | Kayıp ($) (-+) |
|---|---|---|
| 40,00 | 4.743.750.000 | 256.250.000 |
| 41,00 | 4.628.048.780 | 371.951.220 |
| 42,00 | 4.517.857.143 | 482.142.857 |
| 43,00 | 4.412.790.698 | 587.209.302 |
| 44,00 | 4.312.500.000 | 687.500.000 |
Günlük Hayattan Bir Örnek

Bugün pazara gidip 100 liraya 10 kilo domates alıyorsun.
Yarın fiyat kilo başına 12 liraya çıkıyor.
Elinde yine 100 lira var ama artık 10 kilo değil, 8 kilo alabiliyorsun.
Domates yok olmadı, para da yok olmadı. Ama alım gücü azaldı. Merkez Bankası’nın yaşadığı da tam olarak bu.
Müdahalenin Etkisi: Fren mi, Duraklama mı?
Rakamlar bize ilginç bir tablo sunuyor:
- 19 Mart’a kadar (Ocak–19 Mart arası): kur yaklaşık %5,8 yükseldi.
- 19 Mart’tan sonra (Nisan–Eylül ortalaması): artış devam etti ama daha sınırlı kalarak %4,8 seviyesinde oldu.
Bu tablo şunu gösteriyor: Merkez Bankası’nın 19 Mart’ta piyasaya sürdüğü 5 milyar dolar, doları durduramadı, ancak yükseliş hızını frenledi.
Peki 5 Milyar Dolar Hiç Sürülmeseydi Ne Olurdu?
İşte asıl kritik soru bu.
O günlerde dolar zaten rekor kırma eğilimindeydi. Eğer Merkez Bankası hiç müdahale etmeseydi, talep artacak, dolar bulmak zorlaşacak ve kur muhtemelen çok daha sert bir sıçrama yaşayacaktı. Bu da bir anda psikolojik panik yaratabilirdi.
Kısacası, 5 milyar dolar satmak bir tür fren işlevi gördü. Doların yükseliş hızını yavaşlattı, piyasaya zaman kazandırdı. Ama kalıcı çözüm olmadı. Çünkü temel sorunlar, enflasyon, düşük faiz, güven eksikliği, dış borç baskısı, hâlâ olduğu yerde duruyor.
Doğru Hamle mi, Yoksa Beceriksizlik mi?
Piyasaya döviz sürmek kısa vadede en hızlı sonuç veren yöntemdir. Kurun bir günde 3-4 lira sıçramasını engelleyebilir, paniği yatıştırabilir. Bu açıdan bakınca müdahale bir “beceriksizlik” değil.
Ama kalıcı çözüm de değil. Bu, “ateşi düşüren bir ağrı kesici” gibidir. Hastalığı tedavi etmez, sadece günü kurtarır.
Doları frenlemenin başka yolları yok mu? Elbette var:
- Faiz politikasıyla TL’ye güveni artırmak,
- Enflasyonu kalıcı şekilde düşürmek,
- Yabancı yatırımcıyı çekmek,
- Hukuk ve siyasi istikrar sağlamak.
Bunlar yapıldığında, dolar kendi kendine dengelenir, Merkez Bankası da rezerv yakmak zorunda kalmaz.
Yavaş Yavaş Geri Çekmek
Şunu da unutmamak gerek: Merkez Bankası isterse sattığı dövizi bir günde değil, parça parça, yavaş yavaş geri alabilir. Bu da piyasayı daha az sarsar. Ancak her şeyden önemlisi, rezervlerin güçlenmesi ve insanların geleceğe güven duymasıdır.
Sonuç
Halk “para gitti” diyor. Aslında gitmedi. Ama güven dediğimiz şey, işte o çok daha hızlı eriyor. Çünkü insanlar her müdahalede şunu soruyor:
“Yarın yine mi satacak? Yarın yine mi kur fırlayacak?”
Gerçek kayıp 5 milyar dolar değil; gerçek kayıp, insanların ekonomiye duyduğu güvenin eksilmesidir.


