Türkiye, havacılık sektöründe yeni bir adım attı: sürdürülebilir havacılık yakıtı (SAF) artık zorunlu olacak. Rakamlar da hazır: 2030’a kadar yüzde 5 emisyon azaltımı hedefleniyor. Rafineriler üretim için planlarını yaptı.
Ama asıl soru şu: Bu gerçekten çevre için mi, yoksa gökyüzünü daha temiz göstermek için mi?
Uçaklar her gün milyonlarca ton karbondioksiti atmosfere salarken, yüzde 5’lik bir azaltım ne kadar anlamlı? Yoksa bu sadece vicdanları rahatlatan bir oran mı?
Bir de işin ekonomik boyutu var. SAF üretimi yeni bir sanayi kapısı mı, yoksa enerji şirketlerinin “yeşil” görünüp aynı kâr düzenini sürdürme yolu mu?
Ve toplumsal açıdan: Bu dönüşüm gerçekten adil mi olacak? Yoksa yeni teknolojilere yatırım yaparken, eski sistemde çalışan emekçiler gözden çıkarılacak mı?
Belki de asıl mesele şu soruda gizli:
Biz doğayı gerçekten mi kurtarıyoruz, yoksa sadece daha estetik bir illüzyon mu yaratıyoruz?


